TURİZM DİYE DİYE!
Yakup Boncuk
-Geçmişi kimine göre 8, kimine göre 10 bin yıllık olan bu tarihi ve turistik kentin dünyada eşi benzeri zor bulunur.
Kleopatra ile Antonyus’a ev sahipliği yapmış ve şelalesinin serin sularını açmış bu kentte, Hz. İsa’nın 12 Havarisinden biri olduğu iddia edilen St. Paul doğmuş ve yaşamış, adına kilise yapılmış, tarihi kuyusu Hristiyanların suyunu içerek hacı olduğu bir merkez kabul edilmiş.
Yine Türkiye’deki tek peygamber olan Hz. Danyal A.S. makamının bu kentte olduğunu söylüyoruz.
Donuktaş ve Kleopatra kapısı denilen iki önemli yapı bu kentin göbeğinde, güya turizm için gelir getirecek diye avuçlarımızı ovuşturuyoruz. Sağlıklı’da Roma yolu ve Roma hamamı ile Antik Yol’da bu kentte..
Yine İslam dinine göre ve Kur’an-ı Kerim’de adı geçen Eshab-ı Kehf bizim topraklarımız üzerinde Müslümanları bağrına basıyor. Düne kadar karayolu ile Hacca gidenler mutlaka Tarsus’a uğrar ve Eshab-ı Kehf’de ibadet eder, kurban kestirirdi. Sonra kutsal topraklara giderdi. Eshab-ı Kehf’e gelmeyen kendinde bir eksiklik hissederdi. Bu nedenle yerli turist akını olurdu bu güzel ve bahtsız memlekete..
Tarihi Gözlükule’si, Tarihi Şelalesi, Tarihi Tarsus Parkı, sahillerinde dünyaca ünlü beyaz kumu sağlık için şifa dağıtırken yıllarca atıl bırakılmış bu kentte doğru dürüst bir Turizm Bürosu yok.. Mevcut bir büro St. Paul Kilisesi içinde, yerini zor bulursunuz.. Diğer iki Turizm danışma bürosunu ise geçen yıl Belediye açtı.Ama Tarsus Müzesinin bitişiğinde Antik Yolumuzun kapısının ağzındaki Büro nedense yıllardır kapalı..
Sadece o mu? Antik yolun da kapısı kilitli. Oraya gelenlere şalgamcı kardeşimiz de anahtar olursa yardımcı oluyor! Yoksa Müzeye gelenler Antik yolu görmek isterse, şöyle bir uzaktan bakıp bir iki karede fotoğraf çekip gitmek zorunda kalıyor.
Yine kent merkezinde Tarihi Tarsus Evleri var. Hepsi de birbirinden güzel. Ama hepsi de dökülüyor. Belediye birine sahip çıktı, restore ettirdi, Otel olarak hizmete açtı. Kültür Bakanlığının 30 yıl evvel yaptırdığı restorasyonla ayağa kaldırılmaya çalışılan 15’e yakın tarihi ev atıl kalınca hurda oldu, bugünlerde bir özel firma geldi, o tarihi evleri yeniden restore ettiriyor. Bazılarını da restore ettireceğim derken tamamen yıkıp aslına uygun yapmaya çalışıyorlar. Bu Tarihi Evler sokağının olduğu yerde bar türü Cafeler çoğalınca adı da “Barlar Sokağına“ çıktı. Bu sokaklara aileler girmeye çekiniyor. Turistler nasıl girsin diye sormadan edemiyor insan.
Tarsus’ta tarihi dokusuyla göz dolduran eski Tarsus evlerinden bazılarının bakımsızlık nedeniyle yıkılma tehlikesinde hala.. Kızılmurat Mahallesinde yoğun olarak bulunan ve Kültür ve Turizm Bakanlığına tahsisli olanların bir kısmının restore edildiği, bir kısmının ise restorasyon çalışmalarının devam ettiği eski Tarsus Evlerinden bazılarının sofa ve cumbalarının bakımsızlıktan çökmek üzere olması nedeniyle Belediye, “Dikkat! Yıkılma tehlikesi var” şeklinde uyarı tabelası asıyor.
Kültür ve Turizm Bakanlığının 37. ve 42. Sokakta iyileştirme projesi çerçevesinde çok sayıda eski Tarsus Evinin restoresini yaptırmış olmasına rağmen bugüne kadar bu evler Turizme açılamadı.Resmiyette Tarsus’ta tescilli 187 adet eski Tarsus Evi bulunuyor. Bunların bazılarında kimse oturmuyor, oturanlar da pahalı olduğu için restoresini yaptıramıyor. Fakat Bakanlıktan gelen uzmanlara da diğer tescilli evler gibi yıkılma tehlikesi bulunan evler gösteriliyor. Onlar da rapor tutuyorlar. Böyle durumdaki ev sahiplerinden bazıları başvuruda bulunarak evlerinin yıkılma tehlikesi içinde olduğunu bildiriyor, bazıları ise bildirmiyor.
Yine bu kentte 30yıl evvel yaptırılmış bir 4 yıldızlı otelimiz var. Şelale mevkiindeki bu otel 7-8 yıldır kapalı.. Bazılarına göre yıkılma tehlikesi var denilerek yıkıma tabi tutulacak. Yerine proje hazırlanmış ama, bu otelin kapalı olduğu 8 yıldır bu kentte turistik anlamda Otel Zorbaz dışında bir tesisimiz yok. 2-3 Butik Otel de yetersiz kalıyor..
İşte böyle bir kısır döngü yaşanan Tarsus’ta 15-22 Nisan tarihleri arasında Turizm Haftasını kutluyoruz. Birilerinin “bacasız sanayi”, yada “Altın yumurtlayan tavuk” dediği Turizm’de biz ne yazık ki, bırakın pay almayı, bacasız sanayinin dumanını bile tüttüremedik.
Sadece kendimizi avuttuk, sadece bugüne kadar havanda su dövdük .. O kadar..